Yayın İlkelerimiz

Sloganımız: “Biz, Türkiye’nin en iyisiyiz.”

Arıtan Yayınevi “butik” yayıncılık yapar. Seri üretim yerine, kişiye özel ve özenle hazırlanmış eserler hazırlar. Kitapların içerik kaliteleri ile anlaşılır ve akıcı bir dil kullanımı açısından “Türkiye’nin en iyisiyiz”. “Neyi”, “neden” ve “nasıl” yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Bize bu onuru, okuyucularımız veriyorlar. Bugüne kadar sadece “teşekkür ettiler” ve bize: “Okuduk ve anladık. Ne kadar güzel ve akıcı olarak anlatmışsınız” dediler. Oysa biz sadece yazarların Türkçe ya da yabancı bir dilde anlattıklarını aktarıyoruz. Yaptığımız, onlara biçim vermek ve yeniden düzenlemek. Gösterdiğimiz özenin, okuyucularımıza verdiğimiz önemin ve duyduğumuz saygının karşılığını aldık ve almaya da devam ediyoruz. Önemli olan da bu. Biz, bunun için varız. Kitapların çok satılıp-satılmaması ise, ikincil bir öneme sahip.

 

Marka: “Arıtan güvenilir bir markadır.”

Marka, okuyucuların sadece “üreticinin adını görmekle yetinmeleri ve ürünün kalitesinden emin olmaları” anlamına gelir.

Okurlarımız, bizim kitaplarımızı alırken, ne aldıklarından (anlatım kalitesinden ve anlaşılır bir içerikle karşılaşacaklarından) emin olmanın rahatlığını yaşıyorlar.

 

Hedef: “Biz, akıcı ve anlaşılır metinler oluşturuyoruz.”

Arıtan Yayınevi, “bilgi aktarımı” yapmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle de en yüksek hedefimiz: “Akıcı ve anlaşılır olmak”tır. Kitaplarımızı bu hedefe uygun olarak hazırlıyoruz.

Kitaplarımızın “anlaşılır olmaları”nı önemsiyoruz. Bunu yanına bir estetik öğesi olan, okuyanların işlerini kolaylaştıran ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan “akıcılık” öğesini de ekliyoruz. Böylece “görevimizi” yerine getirmiş oluyoruz.

 

Çalışma Yöntemi: “Kitaplarımızın kalitesi” Arıtan Yayınevi tarafından garanti edilmiştir.”

Bir eseri yayınlamadan önce tam 12 aşamadan geçiriyoruz. Yazar ya da çevirmen çalışmasını teslim ettikten sonra, ilk okuma yapılıyor. Bilgisayar operatörü elden geçmiş bu metnin; düzeltmelerini bilgisayara giriyor ve eser bu hâliyle yeniden çevirmene (yazara) gönderiliyor. O son kontrolleri yapıp, eseri yayınevine teslim ediyor. Yapılan değişiklikler yeniden bilgisayara giriliyor.

Editör, bu metin üzerindeki çalışmasını yapıyor. Bazen bu çalışma, bir ayı bulabiliyor. Anlaşılmadık ya da kötü ifade edilmiş olan tek bir satır, tek bir cümle kalmayana kadar elden geçiyor.

Yapılan düzeltmeler tekrar bilgisayara giriliyor. Düzeltmen son kez okuyor ve sanat yönetmenine veriyor. O da sayfa düzenine ve kitabın iç yapısına, kullanılacak yazı karakterine, teknik detaylara, çizimlere, ve başlıklara karar veriyor.

Bu arada grafiker kapak çalışmasını hazırlıyor. Bu çalışma yazara gönderilerek, görüşleri alınıyor. Gereken düzeltmeler yapıldıktan sonra, bir kapak üzerinde anlaşma sağlanıyor.

Her şey hazır olduktan sonra, kitap yayın koordinatörüne iletiliyor. Onun kitabı çıkmadan önce okuması ve onayı ile, kitap basılmak üzere matbaaya gönderiliyor.

 

Yapılanma Biçimimiz: “Bir ürüne, en iyi, onun sahibi sahip çıkar.”

Bir işletmede ürün ile onun sahibi arasındaki ilişki birbirinden uzaklaştıkça, o ürüne yüklenen duygu, emek, değer ve anlam giderek azalır.

“Daha çok üretim, daha çok kazanç” anlayışı, insanları seri üretime yönlendirir. Böylece ürün ile sahibi ve insanlar ile insanlar birbirlerine “yabancılaşırlar”.

Herkes, kendi payına düşen görevi yapar ve başka bir sorumluluk taşımaz. Arkalarında bu sorumluluğu taşıyan birilerinin ve sistemin olduğunu düşünürler ve içleri rahat eder.

Bir otomobil fabrikasında ya dası da üretim tesisinde görevleri makinelere ve robotların devretmek mümkündür. Bu durum, işin özünü çok fazla ekilemez. Hatta gelişen teknoloji ile birlikte, işin hızı ve kalitesi de yükselebilir.

Ancak biz kültürel bir etkinlikte bulunuyoruz. Burası bireysel performansların, insanların duygularının ve beyinin iş gördüğü bir alan. Teknolojiyi arttırmak ile işin kalitesini ve ona yüklenen emeğin ya da duyguların kalitesi artmaz.

Kapağın, kağıdın, baskının hızı artabilir, kalitesi de yükselebilir.

Ya içerik, ya anlam, ya anlaşılırlık? Okuyucuya gösterilen ilgi, ona hissettirilen “değerli olma” duygusu?

İnsanı, onun düşüncelerini, hayallerini, duygularını etkileyen ve insanlık ailesinin kültürel mirasını, üzerine yeni bilgileri koyarak diğer nesillere aktarma görevini yerine getiren bir sektörün sorumluluğunu kimler üstlenecek?

Kimin yüreği yanacak olumsuz bir sonuç üretildiğinde? Kimin içinde daha iyiyi yapmak için bir “dert” oluşacak? Kimin gece uykuları kaçacak, insanlara yeterli katkıyı yapamadığını hissederse?

Kim emeğini bir karşılık beklemeden ve bunu esirgemeden insanların yararına kullanmak duygularına sahip olacak?

 

Eşitlik Değil, Liyâkat: “İnsanları (ve ürünleri) ortaya koydukları emek ve kalite ile değerlendirin.”

Birçok baklavacı dükkânı vardır. Ama bazılarının baklavaları diğerlerinden daha lezzetlidir. Baktığınızda onların uzun yıllara dayanan bir geçmişleri, bir hikâyeleri ve bir gelenekleri olduğunu görürsünüz.

Onların uzun yıllar ayakta kalabilmelerinin bir sebebi vardır.

İşlerini iyi yaparlar, içlerinde insanlara karşı bir saygı ve sevgi duyarlar. Onların iyi şeylere lâyık olduklarına inanırlar.

Onları mutlu etmeye ve onlara verdikleri değeri hissetmelerini sağlamaya çalışırlar.

 

Kalite: “Bilgi, beceri, tecrübe, özen ve emekten oluşan değer.”

Kaliteli, beğenilen ve takdir edilen ürünlerin ortaya çıkması bir çok özelliğin biraraya gelmesi ile mümkün olabilir.

Herkes helvanın un, şeker ve yağ ile yapıldığını bilir. Ancak sadece bazı helvalar, diğerlerinden çok daha lezzetli olurlar.

Aradaki farka da biz “ustalık” deriz.

Akıcı ve anlaşılır metinler oluşturmak, kolay bir iş değildir. Bir insanın kendisini doğru ve anlamlı bir şekilde ifade edebilmesi; yetenek, akıl, bilgi ve çalışmadan oluşan bir abide gibidir.

Biz, metindeki tek bir virgülün eksik ya da fazla olması durumunda o sayfayı baskı montajından çıkartıp, yeniliyoruz. Çünkü biliyoruz ki: “Lezzet farkı” detaylardaki özende gizlidir.”

 

Sorumluluk: “Önce kendimize, sonra topluma, giderek dünyaya ve evrene karşı sorumluyuz.”

Herkes, içinde bulunduğu yer ve durum (zaman ve mekân koordinatları) çerçevesinde, elinden geleni yapmak ve kişisel potansiyelini (en üst sınırına dek) kullanmak zorundadır.

Böyle davranması, kendisine duyduğu sorumluluk duygusundan kaynaklanır. Biz yayıncılık yapıyoruz. Bu, ülkenin geleceğini, yeni yetişen nesillerini ve kültür aktarımını direkt olarak etkileyen bir alandır.

Bu nedenle önce kendimize, sonra kendileri için üretim yaptığımız okuyucularımıza, toplumumuza, dünyaya ve bütün insanlık ailesine, hatta içinde varolduğumuz evrensel sisteme karşı sorumluyuz.

Bu sorumluluğu en üst düzeyde taşıyabilmek için de üretimimizin arkasına bilgimiz, becerimizi, tecrübemizi, yüreğimizi, canımızı; kısaca, hayatımızı koyuyoruz.

Bütün kitapların arkasında bizim “varlığımızı ve ruhumuzu” görüp-hissetmeniz mümkün.

 

Vizyon: “Kaliteli ve saygın olmak.”

Yazarların veya çevirmenlerin bize teslim ettikleri metinleri daha iyi, daha kaliteli ve daha rahat anlaşılır bir hâle getirebilme bilgilerine ve becerilerine sahipken, bunu okuyucularımızdan nasıl esirgeyebiliriz ki?

Bu şekilde emek vermezsek, kendimize ve diğer insanlara karşı saygısızlık etmiş oluruz.

Biz Türkiye’nin kaliteli, iş ahlâkı yüksek, işine ve sorumluluğuna en üst düzeyde sahip, kendisine ve okuruna saygı duyan bir kuruluşu olarak tanınmayı ve bilinmeyi istiyoruz.

Bu nedenle bilinçli olarak “büyümüyoruz” ve “seri üretime” geçmiyoruz.

 

Müşteri Memnuniyeti: “Eleştirilerinizi bize, memnuniyetinizi de dostlarınıza söyleyin.”

Yayın ilkelerimize uygun olarak faaliyet göstermeye dikkat etmemiz, toplumdan beklediğimiz tepkileri almamızı sağladı ve sağlamaya da devam ediyor.

Herkese müteşekkiriz.

 

  • NE yapıyoruz?

     “Kitaplar yayınlıyoruz.”

 

  • NASIL yapıyoruz?

     “Metinleri akıcı ve kolay anlaşılır hâle getiriyoruz.”

 

  • NEDEN yapıyoruz?

     “İnsanların işlerini kolaylaştırıyoruz. Okuduklarını daha iyi anlamalarını sağlıyoruz.”

 

  •  İnsanların işlerini kolaylaştırmak hangi sonucu veriyor?

     "Onların kendilerini iyi hissetmelerine ve mutlu olmalarına yol açıyor. Akıcı bir şekilde okumak ve okuduklarını anlamak, insanları olumlu bir duygusal seviyeye çıkartıyor."

 

  • İnsanlar mutlu olurlarsa ne olur?

     "Kendilerini değerli olarak hissederler."

 

  • İnsanların kendilerini değerli olarak hissetmeleri neden önemli?

     "Eğer insanlar değerli olduklarına ikna olurlarsa, bir “dünya cenneti” kurulmasına doğru yol almamız kolaylaşır."

     Bizi heyecanlandıran ve çalışma gücümüzü veren temel kaynak ya da ana duygu budur:

     “İnsanların kendilerini değerli olarak hissetmelerini sağlamak, böylelikle hep birlikte yeni bir uygarlığa giden yolun açılmasını sağlamak."

Kapat